Kad si rekao da je učinak privremen, nisi se šalio.
Geçici olacak derken sanırım şaka yapmıyordun, hayatım.
Polako, samo sam se šalio za ona prva izdanja.
Birinci baskıların olduğu bir tek bölüm vardı.
Neki dan sam se šalio na tvoj račun.
Geçen gün seninle dalga geçiyordum da.
Nije se šalio kada je rekao da ne voli da ga fotografišu.
Resim çektirmek istemediği konusunda şaka yapmıyormuş.
Ne bi se šalio s takvim stvarima, zar ne?
Böyle bir konuda şaka yapmazsın. Değil mi?
Nije se šalio kad je rekao da je proživio mnogo života.
Bir çok hayat yaşamak hakkında dalga geçmiyordu.
Da sam se šalio, bio bih odjeven kao ti.
Şaka yapıyor olsaydım senin gibi giyinirdim.
To nije bila šala, nisam se šalio.
Bu bir şaka değildi. Ben komedyen değilim.
Samo sam se šalio u vezi supruge.
Eşim konusunda söylediğim, sadece şakaydı efendim.
Kada je Clark rekao da si mu dao hladnu podršku, nije se šalio.
Clark ona karşı soğuk olduğunu söylediğinde şaka yapmıyormuş.
Ali nakon što si otišao iz sobe, čula sam da si se šalio sa sestrom o stavljanju krafni kraj uzoraka mokraće i zalijevanju krafni s tim.
Ama odadan çıktıktan sonra çörekleri idrar örneğinin hemen yanına koyduğu için hemşireye "Çöreğin yanında onu mu içmeyi düşünüyorsun?" diyerek şakalaştığını duydum. - Onu duydun demek.
Senator Organa se šalio da će me dočekati Kraljevski sud.
Senatör Organa'ya göre sarayınızda bir bekleme odanız varmış.